Yeni bir kitabevine gidiyorsam, önce ne nerede, kitaplar nasıl yerleştirilmiş, hangi kategoriler kullanılmış diye önce bir keşif çalışması yapıyorum. Kitaplar neye göre organize edilmiş, hangi yazarlar ön plana çıkarılmış, orada neler oluyor.. Bunları, o kitapçının yerleşimini zihnimde bir yerlere not ediyorum.
Daha sonraki gidişlerimde ise, bir yerden başlayıp bu sefer raf raf inceliyorum. Olabildiğince kapak ve arka yazı okumaya çalışıyorum. Sanırım derinlerde bir yerlerde, dünyanın en güzel kapağını, en etkileyici başlığını, en sürükleyici öyküsünü arıyorum. Baktığım her kapakta, beynimde değişik fotoğraflar canlanıyor, her kitap için kendim bir öykü yaratıyorum.
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/El_Ateneo |
Bazen de sırf rafların arasında kaybolmak için gidiyorum. En alt rafa koyulmakla ne kadar büyük haksızlığa uğradığını ispatlamak istercesine çipil çipil gözlerle bana bakan kapaklara bakıyorum. Olur da yeni bir seri filan keşfedersem, serinin tüm kitaplarını arıyorum. Sanki hepsini bulamazsam dünyanın sonu gelecekmiş gibi... Bazen beğendiğim bir yazarın yanında daha önce hiç görmediğim bir yazar daha beliriyor. O zaman onu inceleme altına alıyorum, bir kenara not ediyorum. (Böyle böyle giderek uzayan bir Idefix sepetim oluyor ama ne yapalım :) )
İtiraf ediyorum, kitabevlerini meditasyon amaçlı kullanıyorum ve inanılmaz işe yarıyor.Kitap alsam da almasam da, kitap kokusu ve kitapların dokusu beni rahatlatıyor. İçeri adımımı attığım andan itibaren kasaya gelinceye kadar, gerçek dünyadan kopuyorum.
Not: İstanbul Kitap Fuarı başladı.. Bey ile ben İstanbul'da olmadığımız için maalesef gidemeyeceğiz ama İstanbul'da olup birazcık vakit ayırabilecek olanlar için müthiş fırsat..
Detaylı bilgi için: http://www.istanbulkitapfuari.com/
Görüşmek üzere..
Hanım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder