24 Mart 2015 Salı

Bir Havadisim var: Artık Yüzüstü Yatamıyorum!

Merhaba Sevgili Okur,

Sana bazı havadislerimiz var Bey ile birlikte. Öncelikle şunu söyleyeyim; oldukça heyecanlı ve mutluyuz. Biraz hazırlıksız yakalansak da, insan sanırım böyle bir şey için çok da hazırlıklı olamıyor ya da bu durum için 'hazırlık' denen şeyin ne olduğu tam belli değil. Yani bu bir sınav değil ki, 'oh 3 saat çalıştım, artık hazırım'  diyebilesin.  

Havadisin ne olduğunu az çok anlamışsınızdır diye düşünmekle birlikte; her şey yolunda gittiği takdirde, temmuz ayında 3 kişilik çekirdek bir aile oluyoruz.  


Bebişimizin geleceğini öğrendiğimiz günden bu güne yaklaşık 4 ay geçti ve biz bu 4 ayda hem duygusal hem fiziksel(daha çok ben :) ) olarak değiştik. İlk üç ay, midesel sıkıntılar oldu biraz. Bilindik sabah bulantıları şeklinde olmadı ama, gün boyu midem sürekli ilgi beklediğini hissettirdi. 
Hatta geceleri daha kötü olduğunu bile söyleyebilirim. Allah'tan Bey yeterince özel tasarlanmış peynirli tost takviyesinde bulundu da, bu süreci rahat geçirebildik. İlk üç ay konusunda, diğer söyleyebileceğim şey ise uyku olabilir. Devamlı bir uyku hali mevcut. Vücudun yeni salgılanan hormonlarla baş etme taktiği bu sanırım: 'beni uyut, bebeği büyüt'. Hal böyle olunca, ister istemez dışarı çıkamaz, çıksam da en fazla 1 saat kalıp geri dönmek durumunda kalıyordum. Bunun dışında iştahım filan yerindeydi. hatta ilk 4 ay için alınması gereken kilo sınırını üst limitle kapattım. Gerçi bunda yiyip yatmanın da etkisi oldu ama n'apalım :)  

2. trimester sanırım hamileliğin en keyifli kısmı. Şu aralar ben bunu yaşıyorum diye demiyorum, uzmanlar da böyle söylüyor. Hem ilk ayların o buruk-kırık hali yok, hem son aylarda olduğu gibi o kadar ağır değilsiniz. Bununla birlikte, hem bebeği hissedebiliyorsunuz,  hem hareketlerinizde özgürsünüz. Onunla konuşup, beraber müzik dinleyebiliyorsunuz. Vücudunuzun yavaş yavaş değişmesini izliyorsunuz.  En azından ben, artık 2 kişi olarak dolaştığıma yeni yeni  alışabildim. Bu farkındalığım sonucunda da ikimize de iyi gelebileceğini düşündüğüm hareketleri yapmaya başladım. Örneğin yogaya başladım ki, sanırım gebelikten sonra da yapacağım. Seanslar sonrasında o kadar rahatlıyorum ki, henüz 2 derse gitmiş olmama rağmen daha önce yapmadığıma pişmanım. Bir de bir annenin/anne adayının neden kendine iyi bakması gerektiğini daha iyi anladım. 'Sen kendine iyi bak ki, iyi olasın; sen iyi ol ki ailen de iyi olsun' cümlesi gerçekten durumu özetliyor. Annenin yedikleri ve ruh halinin direkt bebeği etkiliyor olmasına gerçekten tanık olmak çok farklı bir his. Bu yüzden artık, ne yediğim/yemediğim, ne giydiğim, ne sürdüğüm/sürmediğim, nerelerde bulunduğum, neler yaptığım, kısacası nasıl yaşadığımın artık 'farkında' olmaya, bir şeyleri geçiştirmemeye çalışıyorum. 

Bir derya deniz olan alışveriş konusu var bir de.. Bebeğin ihtiyacı olan şeyler ayrı, annenin ihtiyacı olan şeyler ayrı. Bir yanınız her gördüğünüz  küçük dolayısı ile 'şirin' olan şeyi almak isterken, ayakları yere basan tarafınız, tüketici yanınızı durdurmaya çalışıyor. Bu sefer kendi içinizde ne gerçekten gerekli, neyi sırf keyfiniz için ya da başkaları için aldığınızı( maalesef böyle bir gerçek var ve farkındayız) sorgulamaya başlıyoruz. Anne - çocuk konusunda sektör de epey hain. Gerçi düğün sektöründe de böyleydi, herkes tuttuğu yeri tabii caizse 'öpüyordu'. Bu konuda, aynı şey, biraz daha yüksek dozda geçerli. Çünkü insan, sanki elindeki imkânların en iyisini sunmazsa, her şeyi 'eksiksiz' almazsa, çocuğun eksik olabileceğini düşünüyor.  Bu da tahmin edersiniz ki, günümüz beyaz yakalının en büyük dramı: mükemmel olamama durumu. Bir de üstüne üstlük her konuda olduğu gibi internet, bilgi çöplüğü olabiliyor. İşinize yarayan bilgiyi cımbızla çekip almak durumunda kalabiliyorsunuz. 

Diyeceğim o ki, günümüzde her sektörde olduğu gibi, bu sektör de suiistimale açık. Kendinizi kaptırdığınızda, birçok şeyi aslında kendi istediğiniz gibi değil etrafınızdakilerin nasıl yaptığına bağlı olarak yapmaya başlıyorsunuz. Beslenmesinden, uykusuna,  arabasından,  oyuncağına kadar o kadar çok konu var ki. İnsan bazen, bu kadar seçenek ve ürün çeşidi olmasına hayret ediyor. Dahası, bazı konularda, insanların ne kadar farklı düşünebildikleri ise epey şoke edici olmuştu benim için. Örneğin, bebeğin aşılarını yaptırmamak gibi opsiyonun olduğunu ben bilmiyordum. Araştırmalarımda gördüm ki, bu konunun bayağı  taraftarı varmış(!) 

Bu yazının, öyle çiçekli böcekli muhteşem Polyanna modunda süper anaç ve bebek müjdesi veren bir yazı olmadığının farkındayım. Ama bu demek değil ki, ben böyle hissetmiyorum. Hamilelik süreci ve bebeğin doğuşu kadar şu hayatta mucizevi pek az şey var ve bu süreci bu konforda yaşayabildiğim için hem çok mutluyum hem de çok şanslıyım. Ben sadece, dünya üzerinde doğurabilen tek varlıkmış ya da tek bebek bizim bebeğimizmiş  gibi bulutların üzerinde gezmek yerine, daha sakin ve ayakları yere basan bir anne olmak istiyorum.  Tabii ki her bebek özel ve değerli. Tabii ki her hamilelik kendine özgü. Tabii ki herkesin kendine has doğruları var. Benimse içimde yerinde duramayan hatta taşan bir sevgi seli ve enerji birikmesi var. Ve bence önemli olan bunu dengeli bir biçimde yönlendirebilmek. Umarım zamanı geldiğinde bu sözlerimi uygulayabilirim. 

Başlığa gelirsek,  hamile kalmadan önce en sevdiğim uyuma şekli yüzüstü yatmaktı. Artık hem fiziksel olarak bünyem buna izin vermiyor hem de öyle olmayacağını bilsem de, bebişin üstüne yatınca, o ezilecekmiş gibi geliyor. Dolayısı ile artık sol yanına ya da sırt üstü uyumaya çalışıyorum ki, hem ben hem de bebiş rahat etsin. Bey 'in de aklı bizde kalmasın:) 

Tanrı bütün bebekleri ve aileleri korusun…

Hanım/Anne Adayı


2 yorum:

  1. Şimdiki anneler akıllı böyle olunca da bebişler hayata daha avantajlı başlıyorlar. Aşıya gelince risk yönetimi en iyisi bence. Allah analı babalı büyütsün. Hayırlı evlat olsun

    YanıtlaSil